Kış Yemekleri: Kış aylarında daha çok konserve türü
yiyecekler, kışlık kavurmadan hazırlanan yiyecekler tüketilmektedir.
Sabah: Yaz kahvaltısından farklı olarak sabah kahvaltılarında
mutlaka pekmez, tahin bulundurulur. Bazen de pestilli yumurta yapılır,
kurutulmuş biber yağda kavrularak sofraya konur.
Öğle: Kış yemeklerinin vazgeçilmez özelliği sıcacık
çorbalardır: Tarhana, erişte, lovik (fasulye, barbunya şeklinde fakat
daha küçük taneli sebze), mercimek vb. çorbalar örnek verilebilir. Kuru
fasulye, bulgur pilavı, süslü fidoş (mevsime göre patlıcan veya patates
tercih edilir), ıspanak vb. yemekler yapılır.
Akşam: Akşamları da yine öğleyin yenen yemekler konur. Yemek
sonrası kurutulmuş meyvelerden hoşaf yapılarak verilir.
Yemekle İlgili İnanışlar
İnanışlar, halk arasında yaptırım gücü en fazla olan unsurlardır.
Halk, yapılmasını istemediği, uygun görmediği veya iyi olacağını umduğu
şeyleri inançlarına yansıtmıştır. Aşağıda verdiğimiz yemek ile ilgili
inanışlar incelendiğinde görülecektir ki, bunlarda halkımızın “telef
(ziyan, israf) olmasın” sözlerinde de belirttiği gibi tutumluluk,
temizlik, kalan şeyleri değerlendirme, inanç vb. üstün özellikleri
vurgulanmaktadır.
- Ayakta yemek yemek günahtır.
- Ağaca çıkıp dut silkeleyen kişiye oradan geçenler “bunca çağan ola”
diyerek çapik çalarlar (alkışlamak).
- Çöplüklerin önünden geçerken (yemek artıklarının bulunması yüzünden
cinlere çarpılacağı düşünülerek) üç kere “besmele” çekilir ya da üç kere
“destur savur” denilir.
- Ekmeği el ile bölmek sünnettir.
- Ekmeği bıçak ile kesmek günah sayılır.
- Helva pişirirken; “birisi karısını boşamış” derler ki helva güzel
olsun.
- İstenmeden, habersiz getirilen su, zemzem olarak içilir.
- Komşudan damazlık (yoğurt mayalamak için kullanılan az miktardaki
yoğurt) alınırsa günah olacağı düşünülerek mutlaka iade edilmelidir.
- Komşuya tuz, soğan verilmesi uğursuzluk sayılır. (Soğan da acı olduğu
için eve acı getireceği inanışı vardır).
- Kötü rüya görüldüğü zaman, komşulara ekmek ve tuz dağıtılır.
- Sofrada ayakları uzatıp oturmak günah sayılır, bu davranış yemeğe ve
sofrayı bekleyen meleklere saygısızlıktır.
- Sofrada bulunan her şeyin az da olsa tadına bakılmalıdır. Aksi takdirde
yemeğin küseceği inanışı yaygındır.
- Sofradan kalkarken kişinin önünde ne kadar ekmek tanesi varsa onları
yemesi gerekir. Yemediği takdirde o kadar çocuğu olacağı söylenir.
- Sofradan kalkılınca bulaşıklar hemen yıkanır yoksa şeytanın karnını
doyurduğu söylenir.
- Sofradan, tabakta yemek bırakarak kalkılırsa, kalan yemeğin arkadan
ağlayacağı inanışı vardır.
- Sofra yerde bekletilmez, günahtır çünkü, sofrayı meleklerin beklediği
inanışı vardır.
- Suya taş atılmaz; “Ahirette kirpiğinle çıkaracaksın” denir.
- Yanmış ekmek yemek iyidir; “Ye ki kurttan korkmayasın” diyerek
yedirilir.
- Yemeğe oturmadan önce ve yemek sonrası elleri yıkamak sofranın
bereketini artırır.
- Yemek sağ el ile yenir, sol el ile ancak şeytanın yiyip içtiği
söylenir.
- Yemekte konuşmak günahtır.
- Yolda yere düşen ekmek parçası görüldüğünde, “besmele” ile yerden
alınıp üç kere öpülerek alma götürülür ve yüksek bir yere bırakılır.
Yörede Yemek Yapmayı Meslek Edinmiş Kişiler
Düğün, bayram, ölüm vs. gibi kalabalık ortamlar halk arasında
yardımlaşmayı gerektirir. Bu gibi durumlarda çevrede iyi yemek yapan
kişiler çağrılır. Elazığ halkı arasında da, bayram hazırlıkları için para
karşılığında komşulara börek açarak, düğün evlerine yemek yaparak
geçimini sağlayan kişiler bulunmaktadır.
Yörede Yetiştirilen Meyveler ve Korunması
Elazığ ilinin en çok yetiştirilen meyveleri; üzüm, dut, elma, kayısı
ve çilektir. Çileğin en güzeli, mis gibi kokusuyla Kuyulu’da, üzümün en
iyisi yemelik ve şaraplık olmak üzere Güney köyünün bağlarındadır.
Üzüm çeşitleri oldukça fazladır: Boğazkere (hakiki şaraplık üzüm,
siyah renklidir), öküzgözü (fındık büyüklüğünde, siyah renkli ve oldukça
şirindir.), şintil üzümü (öküzgözü büyüklüğünde biraz ekşimsi ve
suludur.), tenhebi, siyah ağmıker, geçemcek, siyah kurutma, kırmızı üzüm,
şirfoni, beyaz üzüm ve kokulu üzüm olmak üzere on bir çeşidi vardır.
Üzümler, küfelerde palağ (kat kat) konularak serin yerde saklanır.
Saklanan üzümler beyaz ve kırmızı olanlardır. Diğer üzümlerin ömrü
oldukça kısadır. Kırmızı üzümler tavana asılarak da saklanır. Kara üzüm,
pekmez yapımında kullanılır ve kışın yemek için de kurutulur. Beyaz üzüm,
pestil ve orcik yapımında kullanılır.
Dut çeşitleri; karadut, çekirdekli dut (pirinci) ve çekirdeksiz dut
(halıt beyi) olmak üzere üç çeşittir. Çekirdeksiz dut, pekmez yapımının
yani sıra yemek için kurutularak küplerin içinde, nemsiz yerlerde
saklanır. Dutların bir kısmi da kış için, arzuya göre ceviz veya bademle
soku taşında dövülerek un haline getirilip, dut unu olarak saklanır.
Çekirdekli dutlar yenilmez, hayvan yemi ve dut pekmezi yapımında
kullanılır.
Özel Gün Yemekleri
Her canlı doğar, yaşar ve ölür. İnsan hayatının da bu süreç içerisinde
geçiş dönemi diye belirtebileceğimiz başta doğum, evlenme ve ölüm olmak
üzere önemli ara dönemleri vardır. Biz burada söz konusu unsurlara bağlı
kalarak, Elazığ yöresine ait özel gün yemeklerine değineceğiz.
Doğum Yemekleri
Halk arasında lohusa ve emzikli kadınların beslenmesi için özel olarak
yiyecek ve içecekler hazırlanmaktadır. Lohusaya pestilli yumurta,
pekmezli yumurta, haşlama et, patates yedirilir, şekerli süt içirilir.
Bazı yerlerde de lohusa birkaç hafta yatırılır ve ilk günlerde “haside”
(hesüde) denilen yemek yedirilir, (Taşkın 1997: 16). Lohusayı ziyarete
gelenlere de çoğu zaman lohusa şerbeti ikram edilmektedir.
Askere Uğurlamada Verilen Yemek
Elazığ halkı arasında da diğer memleketlerde olduğu gibi askere
gönderilen gençlere akrabalar veya komşular tarafından yemek verilmesi
adettir. Herkes gönlünce, maddi durumu elverdiği nispette yemek yaparak
getirir.
Düğün (sünnet, evlenme) Yemekleri
Düğün günlerinde kazanlarla yemek yapılır. Bu yemekler; kavurma,
pilav, dolma, su böreği, zerde vb. yiyeceklerdir. Sünnet düğünleri daha
çok mevlitlidir. Önce mevlit okutulur, sonra da genellikle lahmacun ve
ayran dağıtılır. Köy evlerinde ise daha çok pilav, kavurma, dolma, ayran
dağıtılır.
Bayram Yemekleri
“Nerede o eski günler” diye iç çektiğimiz, dostlukların, sevgilerin
paylaşıldığı, dargınlıkların unutulduğu, adeta tek bir yürek olunduğu
bayram günleri Türk halkının belki de en önemli günüdür. Çocuklar
akşamdan yeni elbiselerini hazırlayıp baş ucuna koyar, sabah kapı kapı
dolaşarak şeker toplayacaklarını düşünerek erkenden uykuya dalarlar. Halk
arasında çocuklara süslü mendiller arasında para ve şeker vermek de
eskinin unutulmaz adetlerindendir.
Hanımlar ise birkaç gün öncesinden bayram hazırlıklarına başlarlar.
Tatlılar (dolanger, baklava, kadayıf, zerde), yemekler (içli köfte,
sarma, dolma, tirit) su börekleri hazırlanır. Bayram günü misafirlere
mutlaka “en kötü günümüz böyle tatlı olsun” dercesine şeker, kahve ve
tatlı ikram edilir.
Kurban bayramlarında yapılan yemekler ise daha çok kurban etine bağlı
yemeklerdir: Kavurma, et kızartması, ciğer yahni, güveç, bumbar dolması,
kelle, vb.
Hacı Yemeği
Hacı evine gelenlere zemzem, tesbih, Mekke hurması, güzel koku (ıtır
veya kalemis yağı) ikram edilir, (Sunguroğlu 1968: 113). Hacı evine
gidenler gönüllerince yemek götürürler. Bunlar daha çok; lahmacun, pilav,
ayran, sarma, kavurma, baklava, börek vb. yiyeceklerdir.
Yağmur Duası Sırasında Verilen Yemek
Yağmur duasına çıkan çocuklar bezden bir bebek veya korkuluk yaparak,
ev ev dolaşırlar. Ağın’da “cici ana ne ister, Allah’tan yağmur ister”
diye gezen çocuklar her evden yiyecek (yağ, bulgur, pirinç vb.)
toplayarak kırda pişirip yerler. Daha sonra da korkuluğun üzerine bir tas
su dökerler, (Aydoğmuş 1992: 50). Bazı yerlerde cici ana, molla potik,
çömçe gelin olarak da bilinmektedir.
Ölüm Sonrası Verilen Yemek
Aile bireylerinden biri öldüğü zaman üç gün boyunca ev halkı yemek
yapmaz. Ölü evine taziyeye gidenler, çorbasından salatasına kadar her
şeyi yaparak, birkaç tencere ile giderlerdi. Yapılan yemekler; bulgur
pilavı, pirinç pilavı, çorba, tavuk, fasulye, kavurma, yaprak sarması,
dolma, lahmacun, ayran, hoşaf, kola vb. yiyecek ve içeceklerdi.
Daha sonra ölünün yedisi, kırkı ve elli ikisi yapılır. Yedisinde,
helva yapılıp komşulara dağıtılır. Kırkında ise Kur’an-ı Kerim okutulup
yemek verilir. Elli ikisinde yemek verilmez, ölünün mezarı başında
Kur’an-ı Kerim okunur ve fakirlere hayır dağıtılır.
|