MOLLAKÖY-MOLLA PEYKERCİ CAMİİ
Köye batıdan giren yolun sağ tarafında bulunan eski bir mabettir. Yolla cami arası bahçedir. Her ne kadar arsa; köşe başında olsa bile cami ile yol arasına yapılan dükkânlar, mevcut ilgiyi az da olsa koparmıştır. Mabede giriş, kuzey taraftaki dükkânların yanından verilmiştir. Ancak batıdaki türbe için konan kapı da cami için kullanılabilir.
Kitabesi olmamakla beraber 1635 tarihinde[1] yapıldığı bilinen camiin ters “L” şeklindeki bahçesinin bir kısmı ağaçlık, diğer kısmı da mezarlıktır. Molla Ahmet Peykerci Hazretlerinin türbesi de bahçenin batı tarafındaki mezarlığın içindedir.
Molla Ahmet Peykerci bu köye Erzincan’dan gelmiştir[2]. IV. Murat’ın Revan (1635) ve Bağdat (1638) seferlerine giderken buradan geçtiği bilinir. Bu arada padişahın yolu üzerinde bulunan yörelere çöreklenmiş serkeşleri yok ettiği ve yararlı insanları da mükâfatlandırdığı, tarihlerin ortaya koyduğu bir gerçektir.
Revan Seferinden dönerken Hoğu (Yurtbaşı) Köyüne gelen IV. Murat, Molla Ahmet Peykerci Hazretlerinin kerametlerini görür ve iltifatta bulunur. Üç sene sonra gerçekleştirdiği Bağdat seferi esnasında tekrar Harput’a gelen padişah bu değerli şeyhi yeniden görmek ister. Ancak şeyhin öldüğünü öğrenir ve üzülür. Bu değerli insanın kabrini ziyaret eder ve buraya bir külliye yapılmasını emreder. Sonradan medrese ve zaviyesi yıkılan külliyenin, sadece cami ve türbesi kalır. Bazı onarımlar görerek günümüze kadar gelen mabet, bu zatın adına yaptırılan Molla Ahmet Peykerci Camiidir.
Camiin dıştan oturumu yaklaşık doğu-batı kenarı 16-17 m. güney-kuzey kenarı ise 13-14 m. olan dikdörtgen şeklindedir.
8 m. yükseklikteki ağaç hatıllı duvarlar, kırma taştan yapılmıştır. Camiin her duvarına beyaz kesme taştan ikişer büyük pencere yerleştirilmiştir. Bu sekiz pencerenin dışında doğu, güney ve batı istikametinde duvarların üst tarafında üç küçük pencere daha konmuştur. Klasik bir Osmanlı yapısı olan mabedin son cemaat mahalli camekânla kaplandığı için giriş, demir bir kapıdan verilmiştir.
Son cemaat mahalli; iki yekpare taş sütun ile iki gömme sütun üzerine yerleştirilen üç kemerli bir mekândır. Sütunların alt ve üstlerine konan süslü taşlar üzerine de kemerlerin kesme taşları yerleştirilmiştir. Sütunlarla cami duvarı arasına konan yuvarlak kemerlerin altı, kare şeklinde üç bölümdür. Ortadakinin zemini, giriş için ayrılmıştır. Yanlarda oluşturulan 15-20 cm. yükseklikteki sekiler, son cemaat mahalli olarak bırakılmıştır. Buradaki kubbeler, içten kasnaksızdır. Kubbelerin içi sadedir. Kuzey duvarının ortasındaki siyah kesme taştan yapılan kapıdan hareme girilir.
Caminin 2x1 m. ebadında tek kapısı, kademeli olarak duvara yerleştirilen iki hafifletilmiş kemer içine yapılmıştır. Bunlardan biri 20-30 cm. derinliğinde büyük sivri taş kemer, ikincisi ise diğerinin içinde gene kesme taştan yapılan bir yuvarlak kemerdir. Düz ve taş kemerli iki büyük pencere de buraya açılır. Kapı çevresi ve kemerleri hariç diğer yerler betonla sıvanmıştır.
Caminin damında kurşun kaplı dört kubbe bulunur. Kubbelerden üçü son cemaat mahallindeki bölümleri kapatır. Diğerleri ise haremin tavanını oluşturan ve 1 metreden yüksek sekizgen kasnak üzerine yerleştirilen ana kubbedir.
Minare 20-25 m. yükseklikte kesme taştan yapılmıştır. Gövdesi biraz kalınca olan yapı, son cemaat mahallinin kuzey duvarı içine yerleştirilmiştir. Onun için kürsü, duvarın içinde zor fark edilir. Oldukça sade olan minarenin şerefeden yukarısı sonradan yapılmıştır. Küçük ve dar olan minare kapısı son cemaat mahalline açılır.
Harem yaklaşık 10x10 m. ebadında kare plânlıdır. İçten her duvarın ortasına kesme taştan birer yuvarlak kör kemer yerleştirilmiştir. Tabî bu kemerler de duvar içindeki gömme sütunlar üzerine konmuştur. Köşelere ise yarım kubbe oluşturacak şekilde birer kemer bırakılmıştır. Böylece oluşan 8 kemerin üzerine büyük kubbe oturtulmuştur.
İçten sade ve kasnağı belli olmayan kubbenin eğimi de son cemaat mahallinde olduğu gibi sütunlardan başlar. Kademeli iki kemerin kesme taşları hariç duvarlar ve kubbe sıvalıdır. Güney duvarının orta kemeri içine yerleştirilen mihrap, orijinaldir. 2 m. yüksekliği bulmayan mihrap nişi, güzel bir taş işçiliğini sergiler.
Mihrabın sağ tarafında duran taş minber de orijinal olmakla beraber fazla bir kıymet ifade etmez. Sadece taş kapısı oldukça güzeldir.
Doğu ve batı taraftaki duvarların orta kemeri üzerine, üçgen teşkil edecek şekilde alta iki büyük ve üste de bir küçük pencere konmuştur. Kıble duvarında ise orta kemerdeki mihrabın üstünde bir küçük pencere ile diğer kemerlerin alt kısmına birer büyük pencere yerleştirilmiştir. Kuzey duvarındaki orta kemere kapı, yanlardaki kemerlerin alt kısmına da birer büyük pencere bırakılmıştır.
Zemine 1 m. yükseklikte olan yaklaşık 150-50 cm. ebadındaki büyük pencerelerden bakılırsa duvar kalınlığı, 1,5 m. civarındadır. Büyük pencerelerin üzeri içten tahta, küçük pencerelerin üzeri sıvalı olmakla beraber taştan yuvarlak kemerlidir.
Caminin orijinal bir yanı da giriş kısmının üzeri 2-3 m. genişliğinde kadınlara mahsus bir tahta bendin yapılmasıdır.
Cami halen faal ve ibadete açık bir Osmanlı yapısıdır.
YUKARI FIRATTA TARİHİ ESERLER Lütfi PARLAK
[1] Cami kapısındaki sac levha
[2] Günerkan Aydoğmuş- Harput Kültüründe Din Alimleri