Elazığ
folkloru, Harput folklorunun bir devamıdır. Buna Harput folkloru da
diyebiliriz.
3000
yıllık bir geçmişi bulunan Harput’un folklor gelenekleri, bozulmadan eski
haliyle yaşaya gelmiştir.
BÖLGESEL FOLKLOR KAREKTERLERİ :
a – Müzik :
aa) Ağır Havalar : Beşiri (Rast),
İbrahim (Neva), Uşak (Uşşak), Hüseyni (Hüseyin Baykara Makamı), Beyati, Varsak
(Hicaz), Sabahi (Saba), Muhalif (Hüzzam), Nevruz (Karcığar), Divan, Tatvan,
Müstezad, Aşiran.
Bu
ağır havaların Artukoğulları ve Akkoyunlu Türkleri zamanında mehter takımları
tarafından Harput saraylarında çalınıp söylendiği rivayet edilir.
bb) Yüksek Havalar : Saba makamı hariç,
diğer makamlar arasında yüksek havalar, genel olarak Hoyrat adını alırlar. Çoğu
bu adı taşıyan yüksek havalar, sazlar ve türkülerin arasında kesik manili
güftelerle söylenir.
Beşiri
Hoyrat, Bağrıyanık, Elezber, Kürdi, Kesik Hoyrat, Hüseyni, Hoyrat, Şirvani
Hoyrat, Varsak Hoyratı, Muhalif Hoyrat, Harput Mayası, Cılgalı Maya, Tecnis,
Eski Hoyrat, Ölüm Hoyratı gibi yüksek havalar vardır.
cc) Şıkıltımlar (Türküler ve Oyun Havaları)
: Harput’un kendine mahsus bir çok türküleri vardır. Bunların bir kısmı
biraz değişik olarak Malatya, Diyarbakır, Muş, Erzurum ve Erzincan gibi civar
illerde söylenmektedir. Komşu illerdeki bu tip türkülerin orijinalleri Harput
folkloruna aittir.
Karadut,
Odasına Vardım, Kureysuyu, Akif, Yüksek Minare, Evlerinin Önü, Meşeli, Yemen,
Kövenk, Emine, Mamoş, Necibe, Hafız Nuri, Mezreden Çıktım, Meteris, Saray Yolu,
Harput, İki Keklik, Ayvalı Bağ, Dersim, Evleri Uçta Yarim, Fincan ve Değirmen
gibi türküler ve oyun havaları vardır.
Harput’ta
müzik faslına Uşak faslından Paşa Göçtü veya Harput Peşrevi diye bir peşrevle
başlanır. Sonra fasılların ayağına göre bu türküler çalınır, söylenir ve
oynanır. Bu türküler arasında oynanan oyunlar tuluat şeklindedir.
b – Oyunlar : Harput ve çevresinde
oynanan oyunları şekil ve figür bakımından üç gruba ayırmak mümkündür.
ba) Erkek Oyunları : Kalkan Kılıç,
Halay, Üç Ayak, Çayda Çıra, Tamzara, Arap Oyunu, Elazığ Zeybeği, Al Karakuşun
Yavrusunu, Deve Oyunu, Cirit Oyunları, Delilo, Avreş, Köçekce (Keçike), Fatmalı
ve Güvercin gibi oyunlardır. Bu oyunlar müziklidir.
bb)
Kadın Oyunları : Çayda Çıra, İsfahan, Çiftetelli, Çikçiko, Şeve Kırma, Kına
Yakma gibi müzikli kadın oyunları vardır.
bc) Karşılamalar : İspahi, Karakuş,
Karanfil, Yazma, Sudan Geçirme, Köylü Kızı, Şehir Kızı, Urum Kızı gibi
oyunlardır. Bu oyunlar da müziklidir.
Bugün bu
oyunlar kadınlı erkekli oynanmaktadır.
Bunlardan
başka eğlence olarak, Fincan Oyunu; Çocuk Oyunları olarak Sıçramalar, Sallama,
Top Oyunları, Çelik Çubuk, Köşe Kapmaca, Mam, Kıçkıç, Beştaş, Deveci-Leblebici,
Cıngırmıngır Tut, Ceviz ve Aşık oyunları ve Çortun Eşek gibi oyunlar vardır.
c – Çalgılar : Davul, zurna, gırnata (klarnet), çırıtma (flüte benzer bir saz), keman, tef, darbuka (dümbek) gibi çalgı aletleri diğer yaylı sazlarla ince saz takımı teşkil ederek düğün ve eğlencelerde çalınır.
Dile destan “FİDE”nin, Ünes’ten yediği hançerle al kanlara boyanırken’ meçhuldeki ozan :
“Kapıyı vuran kimdir
Aç gele görem kimdir
Yaram derine düştü
Belki gelen hekimdir” diye söylemiştir.
Bülbül sesli Şevki’nin “HAFO”sunu kürsü başında boğan ve halen bilmezliklerde kalan kanlı eller şaire şunu söyletmiştir:”
“Hafomun evi kaya başında
Oyalı yazma yandı başında
Şevkinin aklı yoktur başında”
Ötede “NESİBE”,
“İRİ GÜLLÜ”, “AKİF” türküsü bu havalide dillere düşmüştür.
Hele Köğenkli Ahmet’le Hayriye’nin “KÖĞENK” türküsü, radyolarda çok okunur.
“Köğenk yolu bu mudur
Desti dolu su mudur
Gittinki tez gelesin
Tez geldiğin bu mudur?”
“MAMOŞ” türküsü : Bekir Hoca, karısını aşıkı ile yakalayınca, ikisini de kurşunla öldürür. Şair boş durmaz.
Az oturur çok düşünür. Sonunda :
“Bahçelerde yeşil yaprak
Mamoş gezer çardak çardak
Nereden geldin Bekir Hoca
Komadın ki murat alak” diye söyler.
Birde “KATİP” türküsü vardır. Belki de Harput’un son türküsü budur, derler. Cihan Harbi sıralarında Elazığ’da Tahrirat katipliği yapan Mehmet’in katil kaderli, uğursuz bakışlı Zinnete’ye yenilgisini, Zinnete’nin dostu Fikri’nin hançerinde can verişini hikaye eder durur :
“Karanlık gecede hançer ışıldar
Katibi vurmuşlar kanlar fışılar
İmdada gelmedi hain kardaşlar”
Birde “FİDOŞ” türküsü vardır. Acıklıdır. Haydar’ı sevdi, ona gönlünü verdi diye, bir aşığı Fidoş’un kalbine hançeri saplar; sonra, başına oturur, zaptiyeler gelinceye kadar ağlar. O’nun da ardından,
“Bu gün Cuma günüdür
Yüküm buğday yüküdür
Odaları sil süpür
Haydar Bey’in günüdür” denildi.
ÇAYDA ÇIRA TÜRKÜSÜ : Rivayete göre, Türklerin Orta Asya’dan göçleri sırasında bir Türk boyu, Harput yöresine gelerek yerleşir. Boy beyinin oğlu Harput sakinlerinden başka bir boy beyinin kızına aşık olur. Birbirlerine yabancıdırlar. İki kabilenin toprakları arasında bir dere akmaktadır. Aşıklar geceleri, çıra (meşale) yakarak işaretle birbirlerine sevgilerini anlatmaya çalışır ve gizliden gizliye buluşurlar. Derken görücüler gönderilir ve kız istenir. İki kabile arasında dostluk kurulması amacıyla kız verilir. Düğün hazırlıkları yapılır. Kırk gün, kırk gece düğün yapılarak yenilip içilir. Düğün alayı gelini alış dönerken, atı ürken gelin derenin coşkun sularına düşerek kaybolur. Bütün aramalara rağmen gelini bulamazlar. Zavallı damat adayı, aramaya uzun müddet geceleri dahi devam eder ve ararken ağıtlar yapar.
Çayda çıra yanıyor
Humar göz uyanıyor
Fitil Çifte yara bir
Yürek mi dayanıyor
Çayda çıra yüz çıra
Yanıyor sıra sıra
Yarim keklik ben şahin
Everim ardı sıra
Çayda çıra yanıyor
Ay tutulmuş sanıyor
Yavaş yürü usul bas
Engeller uyanıyor
Çayda çıralar yakın
Çıkın yoluna bakın
Hak nazardan saklasın
Nazar değmesin sakın
Çayda çıralar yine
Yandılar döne döne
Bahtılı çıra seni
Ayda yılda bir güne
Çayda çıra geline
Kına yakın eline
Nazar değmesin sakın
Has bahçenin gülüne
Çayda çıra yakarım
Yar yoluna bakarım
Bir yüz görümlüğüne
Beşibirlik takarım
Çayda çıralarım var
Gizli yaralarım var
Eller al yeşil giymiş
Benim karalarım var
Çayda çıra yanıyor
Engeller uyanıyor
Çözme tabip yaramı
Al kana bulanıyor
Yanar çayda çıralar
Kızlar oyun sıralar
Gelin hanım gelirse
Tefçi toplar paralar